top 2
f. (--ped, --ping) 1. (bir yerin) tepesine/başına varmak; (bir şeyin) tepesinde/başında/üstünde bulunmak: That song has topped the charts for weeks. O şarkı haftalarca listelerin başında kaldı. 2. (bir yerin) üstünden geçmek. 3. (bir şeyin) üstüne sürmek: She topped the cake with whipped cream. Kekin üstüne çırpılmış krema sürdü. 4. (bir bitkinin) üst kısmını kesmek/koparmak. 5. -den fazla olmak, -i aşmak; -den iyisini yapmak; -i gölgede bırakmak: You´ve topped his record. Onun rekorunu aştın. Do you know a story that can top his? Onunkine taş çıkartacak bir hikâye biliyor musun?